Gökalp Baykal – Roll Degisi – Sayı:5 Kasım 1997
Bu güne değin gerçekleştirilmiş en uçuk gitar tasarımının Fender Stratocaster olduğunu öne süren bir dostum vardı. O yıllarda sevgili Squier Stratocaster’ıma kuma getirmiş ve elektrik gitardan çok pompalı tüfeğe benzeyen, Steinberger lisanslı bir Hohner edinmiştim. O, ne kafası, ne akort kulakları ne de ele avuca gelir bir gövdesi olmayan ucube, 1990′ların başında gözüme gerçekten de bir tasarım harikası gibi görünmüştü. Bu görüşüm halen değişmemekle birlikte, 1940′ların başında ilk kez müzisyen karşısına çıkan Fender gitarların, dönemlerine göre son derece ileri düzeyde birer tasarım öncüleri olduklarını da artık tartışmaya gerek görmüyorum. Bugüne değin hep müzisyenlerden söz ettik, bu kez de
Herkesin çok iyi bildiği gibi Fender elektro gitarlar, tarihte yapılmış ilk elektrik gitarlar değildi (1935′den bu yana caz gitarlar kullanılıyordu). Yıllar boyunca da sayısız gelişmeler yaşayan gitar dünyasının en mükemmel gitarları olduklarını da söylemek, kelimenin tam anlamıyla densizlik olacaktır (hele Fransız luthier’lerinin şaheserlerini düşününce). Pekiyi nedir Fender’lerdeki şeytan tüyünün sırrı? Gelin tarih içinde küçük bir gezintiye çıkalım ve öykünün giriş bölümünü inceleyelim, çünkü şu anda gelişme bölümüyle eşzamanlı yaşamaktayız. Evet Fender firması 50. zafer yılını da geride bırakmış ve ilk gerçek anlamda elektrik gitarı olan ve şimdi Telecaster olarak tanınan Broadcaster’ının üretiminin üzerinden de 47 yıl geçmiş durumda
Başlangıç ve ilk tasarımlar
Ne diyorduk: Fender ilk elektrik gitar değildir. Tabii ki değildir, o yıllarda başta Gibson ve Epiphone olmak üzere pek çok şirket çoktan ilk elektrik donanımlı ancak akustik kasalı gitarlarını üretmişti ve bunlar çok yaygın bir kullanım alanı bulmuşlardı. Ayrıca Rickenbaker’ın dolu gövdeli ve elektrik donanımlı steel gitarı Hawaiian (ki bu devasa bir manyetiğe sahip, slide ile çalınan bir çirkinlik abidesiydi) ortalarda gezinmekteydi. Her şey bir yana artık orkestralarda gitarın sesini duyurmak mümkün hale gelmişti. Ah bir de şu aşırı titreşim ve geribesleme (feedback) sorunları ortadan kaldırılabilseydi.
1946 sonbaharında, gitar piyasasında deneyim kazanmış iki maceraperest yani Leo Fender ve Doc Kauffman’ın bir araya gelerek Fender Electric Instruments Company’yi kurarlar. İlk ürünleri daha çok Lap Steel denen, kucakta slide ile çalınan dolu gövdeli gitarlar olur; bu cici aletlerin onlara pek de büyük bir ün kazandırdığı söylenemez. Hatta büyük olasılıkla bu serinin devamı olan bir tanesi, elden ele gezerek zaman zaman Yüksekkaldırım dükkanlarına düşer ve bu satırların yazarı o günlerde bir türlü parayı denkleştiremediği için hep kaçırır durur. Konumuza dönelim ve ilginç bir noktaya değinelim: The Guitar Handbook (Denyer, 1993) der ki ilk dolu gövdeli enstrümanı (bir keman olsa da) icat eden kişi Tomas Edison’dur. Üstadın elini atmadığı konu kalmadığı için doğrudur diyoruz ve diğer bir üstada gözümüzü çeviriyoruz. Ünlü caz gitaristi ve gitar tasarımcısı Les Paul, 1940′ların başında bir Epiphone akustik gitarın gövdesiyle Gibson’ın klavyesini birleştirip, kasanın bir kısmını ahşap bir lata ile doldurarak ilk yarı dolu elektrik gitarı üretir, ancak bu buluşun uygulamaya geçmesi ve değerinin anlaşılması yıllar alacaktır ve 1948 yılında üretimine başlanan Broadcaster Fender tarafından piyasaya sürülecektir (bazı kaynaklara göre ilk prototipin tamamlanması 1949′dur ve ilk satışlar 1951′den önce gerçekleşmeyecektir, ne gam). Broadcaster adının daha önce gitar devi Gretsch tarafından patentinin alınmış olması nedeniyle bir süre sonra adı önce Esquire, daha sonra da Telecaster olarak değiştirilerek günümüze değin böyle gelecektir. Leo Fender bu ilk gitarına elektrikli İspanyol gitar diyerek acaba şaka mı yapmıştı? Ancak şu kesin ki 1951 yılında ilk bas gitar Fender Presicion piyasaya çıkartılır ve Fender şaka yapmıyordur. O da ne, bu basın perdeleri vardır ve bir dolu gövdeli elektrik gitar kadar kullanışlıdır. Precision bir klasik olarak gönüllerde tahtını kurar.
Bu arada biraz da dedikodulara girelim. Fender ve Kauffman ilk denemelerini bir Martin akustik gitarı hacamat edip elektrik donanımı ekleyerek yapmışlar (Tanrım bir Martin’e nasıl kıydınız!). İlk prototip hazırlanırken Leo Fender’in isteği son derece basitmiş: Geribesleme yapmayan, hafif, küçük, kolay taşınan, kolayca parçaları değiştirilebilen, sökülüp takılabilen, ucuz ve gövdesi zarif bir hanımın sırttan görünüşünü andıran bir gitar. Üstat pek kalender meşrepmiş hani! Hanımın sırttan görünüşü beğeniye göre değişse de daha önceki virgüllerin arasında saydığımız özellikler, elektrik gitar dünyasında büyük bir devrim yaratmakta gecikmezler. Fender gitarları her zaman benzerlerine oranla fiyat-performans açısından üstün kılan bu özellikler, kısa süre içinde birer standart haline gelirler. Gibson 1952′de ilk Les Paul imzalı dolu gövdeli gitarını satışa sunduğunda, rekabette az zorlanmamıştı. Üstüne üstlük 1954 yılında piyasaya çıkan Fender Stratocaster, kısa süre içinde çok seçenekli ses çeşitleme özellikleri, çift boynuzlu Precisionvari ergonomik tasarımı ve bizce Milo Venüsü’nün restitüsyonunu andıran gövdesiyle tüm zamanların en çok satılan gitarı olmaya hak kazanacaktır (ekonomik Squier serisi de dahil).
Fender bir daha Telecaster tasarımında bir gitar üretmez; bugün üretilen ve yaygın olarak kullanılanlar ne kadar çeşitlenmiş olsa da halen temelde aynı tasarıma dayanmaktadır. Ancak Stratocaster’ın başarısının ardından, 50′li yılların ilk yarısından sonra ve 60′larda çift boynuzlu yeni modeller üretilmeye başlanır. Bunların içinde klasikleşen Jazzmaster, Jaguar, Mustang, Jazz Bass ve Kurt Cobain’in kıra kıra soyunu tüketemediği Duo Sonic’ler sayılabilir (bir adet de Murat Ertel’de olduğunu biliyor muydunuz?). Bu modeller haliyle yine yeni yeniden üretilmekte ve eşsiz temizlikte sesörgüleriyle halen aranmakta. Kuşkusuz ki Fender gitarlar o temiz, keskin ve delici sesörgülerini öncelikle bobin içinde tek sıra dizilmiş alıcılı manyetiklerine borçlular. Daha önceleri kullanılan tek bobinli manyetiklerde, bobin içinde yatay duran tek bir alıcı lama vardı; Fender bunun yerine bobinin içinde her telin altına gelecek gibi düzenlenmiş altı adet dikey silindir çubuktan oluşan alıcılar kullanmıştı. Bu sayede tellerin ürettiği sesler çok daha ayrışımlı olarak bobin üzerinden eletronik devreye iletilebilmekteydi. İlk Telecaster üretildiğinde piyasayı humbucker denilen çift bobinli ve dolgun bir ses sağlayan manyetikler işgal etmek üzereydi. Bugün halen Fernder’leri ya da taklitlerini duyduğumuzda tanımamızı sağlayan da budur. Hele Stratocaster’ın manyetiklerinin ikili kombinasyonlar halinde kullanılmaya açık olması, ses yelpazesini fazlasıyla genişletmekteydi. Her ne kadar özellikle köprü konumunda derinden bir vızıldama yapsalar da, humbucker manyetikli gitarlara karşı en büyük üstünlükleri olan, en ince tellerde bile temiz ve keskin ses elde etme özellikleriyle kendilerini hemen belli ederler.
Bu arada sakın aklınıza, densizlik edip de bu tip gitarlar diğerlerinden iyidir gibi bir şey söylemeye kalktığımız gelmesin; sesörgüsü yaratmakta gitardan medet ummak gibi bir hurafeye de sakın inanmayın, onu yaratan yalnız ve yalnız müzisyenin veya yapımcının ruhudur (yapımcı dediysek, işe parayı bastıran sanılmasın; Producer’dan söz ediyoruz). Aksi taktirde şu marka bir bilgisayarla ancak şu tür programlar yazılır demeye gelir ki pek komik olur.
Fender Telecaster ile bütünleşmiş müzisyen görüntülerine bakıyoruz ve alka ilk gelenleri sevgiyle anıyoruz: Albert Collins, Bruce Springsteen, James Burton (Elvis Presley), Keith Richards (The Rolling Stones), Don Felder (Eagles), Francis Rossi (Status Quo)… Stratocaster’a gelince, onun aşırı yaygınlığı nedeniyle isim saymak pek zor, ilk akla gelenler: Jimi Hendrix, Richie Blackmore, Eric Clapton, Bonnie Raitt, ülkemizde Fuat Güner… Baslarda önde gelenler: Jaco Pastorius, John-Paul Jones, John McVie… Unuttuklarımız bizi bağışlasınlar, tam liste vermeye bu derginin sayfaları bile yetmez her halde.
1965 yılında Fender firması 30 milyon dolara (doğru duydunuz!) Columbia devine satılır. Leo Fender ciddi biçimde hastadır ve yıllarca elden ayaktan düşer. Daha sonra hekimini değiştirir ve iyileşiverir (Bak sen! Yazar hekim düşmanı galiba…). Bu kez Columbia da tasarım danışmanı olarak çalışmaya başlar. 1969 yılında bizce Fender’in gelmiş geçmiş en delikanlı gitarı olan yarı dolu gövdeli Telecaster Thinline, 1973′de Gibson’a alternatif gibi algılanıp değeri çok az bilinen Telecaster Custom piyasaya çıkar (sevimsiz melez Deluxe’ü ise unutun gitsin). 1983 yapımı inanılmaz abukluktaki Elite serisi Tele ve Strato’lar ise kısa sürede hak ettikleri yeri bulurlar: stok fazlası depoları. Leo Fender, CBS’deki danışmanlığının yanında, Music Man ve G&L adı altında Fender’in bir tür ardılları olan mükemmel elektrik gitarların ve bas gitarların da yapımına öncü olur. 1991 yılının bir bahar günü de son perdesini çakar.
1996 yılı sonunda Fender, kuruluşunun ellinci yılının bir kutlaması olarak, adı 50th American Standart olan ve çok sınırlı sayıda üretilen klasik elektrik ve bas gitar modellerini piyasaya sunar: Telecaster (1250 adet), Stratocaster (2500 adet), solak Stratocaster (250 adet), Precision Bass (500 adet), Jazz Bass (500 adet) ve 5 telli Jazz Bass (500 adet). Naçizane iddiamız: Bugün 50. yılını çoktan geride bırakan Rock’n’roll yaşadıkça, yaklaşık yaşıtı olan Fender elektrik gitarlar da yaşayacaktır; kulağımızı oşkayan temiz, keskin ve delici sesleri ve de gözümüzü okşayan Milo Venüsü gövdeleriyle.
Kaynaklar:
Ralph Denyer, The Guitar Handbook Updated Edition, Pan Books, 1993
Guitarist dergisi, Kasım 1996